Sanılanın aksine medyanın gücü hep iyi anlamda ilerlemiyor. Özellikle eril dilin kullanıldığı ve baskı mekanizması açısından hem kadın hem de erkek toplumsal cinsiyet normlarına maruz kalıyor. Bu anlamda şiddetin üretimi sürekli yineleniyor. Toplumsal cinsiyet eğitiminin olmadığı her alanda bunu görüp maruz kalıyoruz. Özellikle medya patronlarının erkek olması, kadınlara bu alanda yer verilmenin az olması bunu daha da arttırıyor. Haberde hikayeleştirmenin fazla olması ise bunu tetikleyerek yanlış haber diline dönüştürüyor. Küçüklükten itibaren eril kalıplar üzerine kurulu düzen içerisinde yaşıyoruz. Bunun etkilerini ise iş hayatında pratiklerde dahi kullanarak hayatımıza devam ediyoruz. Bir balık düşünelim fanusun içerisinde biz balıksak eğer, fanusun içerisinde ki su ise bir ideolojidir. Bu yüzden doğduğumuz andan itibaren buna maruz kalıyoruz. Bu düzen içerisinde kalıpların dışına çıkamayarak dördüncü kuvvet olan medyada bunun yansımalarının en büyük örneğini görüyoruz.
Temelde sürekli kadın erkek eşitliğinden söz ederek feminizmden söz ediyorum. Bu anlamda sürekli yazılar yazıyorum fakat bunun sebebi gerçekten de bu ideolojiye maruz kalmamız. Sadece kadın açısından değil özellikle erkek açısından ön plana çıkan erkeklik hareketleridir. Erkek her zaman “güçlü, paralı ve korkmayan, evin reisi” olarak adlandırılır. Oluşan bu adlandırılmalar zoraki olarak o cinsiyete yüklenilen sorumluluğu arttırır. Günlük yaşamın her alanında buna maruz kalır çünkü erkekliğine söz ettirmek istemez. Eril iktidar paran olması gerektiğini evine bakman gerektiğini aşılar. Kadını ise erkeğe bağımlı olarak görür. Bu dediğim yaşamın içindeki örnekler medyaya yansıyarak daha da empoze edilmesini öngörüyor. “Sevgilisidir, kocasıdır yapar” denilerek haber dilinde dahi bunları görüyoruz ve maalesef tanık olmak üzüyor.
Sektördeki erkek yoğunluğu, iletişimci olsun veya alaylı olsun fark etmeksizin yanlış yapılıyor. Bu konuyla ilgili haber yazma dilinin yenilenmesi ve buna uygun yazılması gerekiyor. Belki de buna yönelik eğitimler verilmeli. Çünkü cinsiyet eşitsizliği ve cinsiyetlere yüklenen roller herkesi yoruyor.